HADİS ISTILAHLARI
BİRİNCİ FASIL
HADİSİN KISIMLARI
Hadis, sahih, hasen ve zayıf olmak üzere üç bölüme ayrılır.
Mevzu'a gelince, "Mevzu' hadis" tabirini işittiğin veya bir yerde okuduğun zaman şunu bilmelisin ki, buradaki hadis sözü, onun nakil ve rivayet edilmesinin haram olduğunu gösterir.
(Mevzu' hadis: Yalancıların uydurduğu ve iftira ederek Rasulüllah (as)'a nisbet ettiği haberdir . Mevzu' hadis, gerçekte hadis hükmünde olmayıp, yalnız onları uyduranlara göre hadis hükmündedir ).
(Birinci Kısım)
SAHİH HADİS
Sahih hadis: "Şaz ve mu'allel olmayarak, isnadı Rasulü Ekrem (as)'e veya
sahabeden yahut daha sonrakilerden birine varıncaya kadar adl ve zabt
sahibi kimselerin, yine kendileri gibi adl ve zabt sahibi kimselerden
muttasıl senedlerle rivayet ettikleri hadistir".
(Şaz hadis: Makbul bir ravinin kendinden daha makbul olan bir raviye
muhalif olarak rivayet ettiği hadistir).
(Muallel hadis: Dış görünüşü bakımından kusursuz gibi görünse bile,
sıhhatini zedeleyen bir kusuru olduğu anlaşılan hadistir).
(İsnad ve sened: Bir metnin sonraki nesiller tarafından kaynağına
ulaştırılmasıdır).
(Metin: Bir hadisin bölümlerinden ikincisidir ve isnadın son bulduğu
yerden başlayan kısımdır. Bu kısım umumiyetle Hz.Peygamber (as)'le ilgili bir
konuyu aktaran ifadelerdir. Hadisin tarifi açısından göz önüne alındığında
metin, ya Hz.Peygamber (as)'in sözünü ya da fiilini, ya da O (as)'na ait bir işi,
bir olayı bir hali veyahut özelliği anlatan ifadelerdir).
(Adl: Ravinin büyük günahları işlediği bilinmemesi ve küçük günahları işlemekte
ısrar etmemesidir. Bu özellikleri taşıyan kimselere hadis ıstılahında adl
veya adil denir, çoğulu ise udul gelir).
(Ravi: Genellikle Hz.Peygamber (as)'in hadislerini rivayet
eden kimseye denir).
(Zabt: Ravinin işittiği bir hadisi aradan uzun zaman geçse bile dilediği
anda hatırlayabilecek şekilde ezberleyip aklında tutma yeteneğine sahib olması".
İbnu Hacer'e göre buna zabtu's-sadr (göğüs zabtı) denir. Bir de zabtu'l-kitab
(kitab zabtı) vardır ki, ravinin kendi hadislerini ihtiva eden kitabını veya
notlarını başkalarına rivayet edinceye kadar her türlü tahriften korumasıdır).
(Muttasıl sened: Ravilerinin herbirinin bir önceki raviden işitmesi sebebiyle
ilk raviye dayanan sened).
Sahih hadise müsned ve muttasıl dendiği gibi, mütevatir ve
ahad da denir; ayrıca garib ve meşhur demek de mümkündür.
Mütevatir Hadis:
"Aklın ve adetin yalan üzere birleşmelerini imkansız gördüğü bir topluluğun,
senedin başından sonuna kadar yine kendileri gibi bir topluluktan rivayet ettiği
sahih hadistir".
Bu topluluğun sayısını bazı kimseler en az dört, beş, on, on iki, yirmi, kırk,
yetmiş, üç yüz on üç erkek ve iki kadın şeklinde tahdid etmeye (sınırlamaya)
çalışmışlar, buna da Kur'an'dan bazı ayetleri delil getirmişlerdir.
Bütün bu istidlaller -isterse Kur'an-ı Kerim'den istinbat edilmiş (çıkarılmış)
olsun- açık ve net değildir; zira bütün bu ayet-i kerimeler, orada bahsedilen
hususi (özel) bir hadise ile alakalıdır. İbnu Hacer der ki: "Gerçekten de adet
tesbit etmenin bir faydası yoktur".
Mütevatir hadis, lafzi ve ma'nevi olmak üzere ikiye ayrılır:
Lafzi mütevatir: Adı geçen topluluğun, senedin başından sonuna kadar, metnini
aynı lafızla ve aynı şekilde rivayet ettiği hadistir.
Alimlerin çoğu -mütevatir hadis'te her bakımdan lafzi mutabakatın (uygunluğun)
bulunması şart koşulduğu takdirde-Kur'an-ı Kerim'den başka bir yerde bu şarta
uyan bir naklin bulunmasını muhal (imkansız) görmektedir. Bazı alimler de bizzat
hadis-i nebevide bir hayli lafzi mütevatirin bulunduğunu te'yit ederler
(doğrularlar) ve buna delil olarak da, ayın yarılması, şefaat, kütüğün inlemesi,
mest üzerine mesh, isra ve mi'rac, Rasulüllah (as)'ın parmaklarından su fışkırması
ve az yiyeceği birçok askere yetiştirmesi hadislerini ve benzeri hadisleri ileri
sürerler.
Ma'nevi mütevatir hadisin rivayetinde lafzi bir mutabakat (uygunluk)
aranmadığını söylemeye gerek yoktur. Ravileri ihtilaf etse de, aklen ve
adeten yalan üzere birleşmelerine imkan olmayan bir topluluğun, hadisin manasını
eda etmeleri (yerine getirmeleri) kafidir.
Ma'nevi mütevatir, kimsenin inkar edemeyeceği kadar çoktur. Bunun misali:
"Duada elleri kaldırmak" hakkındaki hadis-i şeriflerdir.
Muhaddislere göre: "Tevatür, isnad ilminin şümulüne (içine girmez)
girmez. Mütevatir hadisin ravileri araştırılmaz, hatta böyle bir
araştırma yapmaksızın onunla amel etmek icab eder (gerekir)".
(Tevatür: Yalan söylemeleri aklen mümkün olmayan çok sayıda
kalabalığın bir haberi birbiri ardınca haber vererek nakletmekte
birleşmelerine denir).
Hem lafzi, hem de ma'nevi mütevatir hadisin kesin ve yakini
(şüpheden kurtulmuş) bilgi ifade ettiğinde bütün muhaddisler
müttefiktir (birleşmiştir). Onların ihtilafı, haber-i vahid olan
sahih hadisin zan mı, yoksa kat'iyet mi ifade ettiği hususundadır.
[İlk Sayfa] [Önceki Sayfa]
[İçindekiler]
[Sonraki Sayfa]
[Son Sayfa]
|