HZ.PEYGAMBER'İN HAYATI

Hz.Peygamber'in (sav) Şeceresi:
      Hz.Muhammed Rasulullah (sav) bin Abdullah bin Abdulmuttalib bin Haşim bin Abd-i Menaf bin Kusayy bin Kılab bin Mürre bin Ka'b bin Lueyy bin Galib bin Fihr bin Malik bin Nadr bin Kinane bin Huzeyme bin Müdrike bin Elye's bin Mudar bin Nizar bin Ma'ad bin Adnan.
      Yani Adnan oğlu Ma'ad oğlu Nizar oğlu Mudar oğlu Elye's oğlu Müdrike oğlu Huzeyme oğlu Kinane oğlu Nadr oğlu Malik oğlu Fihr oğlu Galib oğlu Lueyy oğlu Ka'b oğlu Mürre oğlu Kılab oğlu Kusayy oğlu Abd-i Menaf oğlu Haşim oğlu Abdulmuttalib oğlu Abdullah oğlu Hz.Muhammed Rasulullah (sav).

DOĞUŞTAN PEYGAMBERLİĞİNE KADAR
HZ.MUHAMMED'İN (SAV) YAŞANTISI
Hz.Peygamber'in (sav) Doğumu:
      Hz.Peygamber'in (as) doğumu hakkında mühim bir risale kaleme alan Mısırlı Astronomi alimi Mahmud el-Feleki Paşa, riyazi (matematiksel) hesaplar neticesinde Peygamberimizin (as) 9 Rabiu'l-evvel'e rastlayan 20 Nisan 571 Pazartesi günü doğduğunu tayin etmiştir.
      Peygamberimize (as) Muhammed adı verilmiştir. Bu adın, (dedesi) Abdulmuttalib tarafından seçildiği umumiyetle kabul olunur.
      Rasul-ü Ekrem'i (as) önce validesi ve sonra (amcası) Ebu Leheb'in cariyesi Süveybe emzirmiştir. Süveybe'den sonra Halime es-Sa'diyye, Peygamberimize (as) süt anneliği etti. O zamanın adetince Mekke eşrafı, çocuklarını civar köylere gönderirlerdi. bu suretle çocukların halis Arapça öğrenmelerini ve halis Arab örf ve adetleri üzere yetişmelerini isterlerdi.
      Rasul-ü Ekrem'in (as) Halime'ye son derece muhabbeti vardı. Peygamberimizin (as) risaletini müteakib Halime, kendini ziyaret ettiği zaman onu "anacığım, anacığım!" kelimeleriyle karşılamış ve ona en büyük hürmeti göstermiştir.
      Peygamberimizin annesi Amine, Rasulüllah (as) altı yaşında iken O'nu yanına alarak kocasının mezarını ziyaret için Mekke'den Medine'ye gitmiştir. Amine Medine'de bir ay kadar kaldıktan sonra Mekke'ye geri dönmek üzere hareket etmiş, yolda Ebva'da vefat etmiştir. Amine burada defnolunmuş ve Hz. Muhammed (as), hizmetçisi Ümm-ü Eymen tarafından Mekke'ye götürülmüştü.
      Validesinin vefatını müteakib Hz.Muhammed (as), dedesi Abdulmüttalib tarafından büyütülmüştü. Abdulmüttalib, Hz.Muhammed'i (as) daima yanında bulundururdu. Abdulmüttalib, 82 yaşında vefat ederek Hiccun'da defnedildi. O zaman Rasulü Ekrem (as) 8 yaşında idi.
      Abdulmüttalib vefatından önce Hz.Muhammed'i (as) oğlu Ebu Talib'in uhdesine bırakmıştı.

Ebu Talib'in Peygamberimizi (sav) Yetiştirmesi:
      Ebu Talib, Hz.Muhammed'i (as) kendi öz evlatlarından daha çok severdi. Yattığı zaman onu yanına alırdı ve bir yere gitti mi onu birlikte götürürdü.
      Peygamberimizin (as) 10 veya 12 yaşında çobanlıkla meşgul olduğu anlaşılıyor. Rasul-ü Ekrem'in (as) bu hayvanları gütmesinde zerre kadar haysiyeti zedeleyici bir taraf yoktur. Rasul-ü Ekrem (as), bu basit, fakat şayan-i dikkat meşgalesinden bahsederdi. Bir defa Rasul-ü Ekrem (as), ashabı ile birlikte kıra çıkmıştı. Ashab, orada kara dut toplayarak yemeye başlamışlardı. Rasul-ü Ekrem (as), arkadaşlarına şu sözleri söylemişti: "Bu dutlar ne kadar kararırsa o kadar tatlılaşır. Bunu keçileri güderken öğrenmiştim."

Rasul-ü Ekrem'in (sav) Suriye'ye Seferi:
      Ebu Talib ticaretle meşgul idi ve Kureyş'in adetine uyarak senede bir kere Suriye'ye gidiyordu. Ebu Talib bu seferlerin birinde Peygamberimizi de (as) Suriye'ye götürmüştür. Bu sırada Peygamberimiz (as) 12 yaşında idi.

Ficar Muharebesi:
      Arabistan'da İslamiyetten önce ardı arkası kesilmeyen muharebeler (savaşlar) vuku bulurdu. Bunların en meşhur ve en tehlikelilerinden biri Ficar muharebesi idi. Bu muharebe, Kureyş ve Kays kabileleri arasında vuku bulmuştu. Harb hattı saflarının birinde Peygamberimiz de (as) bulunuyordu. Muharebe pek şiddetli olmuş, önceleri talih Kays'in yüzüne gülmüş ise de bilahere Kureyş muzaffer olmuş, muharebe anlaşma ile neticelenmişti.
      Kureyş halkı ve Kureyş'in şerefi tehlikede olduğu için Peygamberimiz (as) bu muharebeye iştirak etmişti. Mamafih İbn-i Hişam, Rasul-ü Ekrem'in (as) bu muharebede kimseye karşı silah kullanmadığını beyan eder.

Hilfu'l-Fudul:
      Arabistan'da sürüp giden muharebeler yüzlerce aileyi mahvetmişti. Yağma ve akın, Arabların ırsi seciyyelerinden (huy ve tabiatlarından) biri olmuştu. Bu tahammülsüz vaziyet, bazı iyi insanları bir ıslah hareketi vücuda getirmeye sevketmişti. Savaşçılar Ficar muharebesinden döndükten sonra Peygamberimizin (as) amcası Zübeyr b. Abdilmuttalib, bu yüz kızartıcı vaziyete bir son verilmesini teklif etmişti. Bunun neticesi olarak Haşim, Zühre ve Teym aileleri; Abdullah b. Cüd'an'ın evinde toplanarak aralarında bir misak (tüzük) imzaladılar. Bu tüzüğün hükümlerine göre bu aileler mazlumlara yardım, zayıflara muavenet edecekler; mütecavizlere karşı gelerek bunların Mekke'de ikamet etmelerine müsaade etmeyeceklerdi.
      Hz.Muhammed (as), bu misakın imzalanmasına iştirak edenler arasındaydı. Peygamberimiz (as), risaletten sonra bu misaktan bahsederken şu sözleri söylemişti: "Bugün de, böyle bir misakı kabule davet edilsem hiç tereddüt etmeden kabul ederim."
      Bu antlaşmaya "Hilfu'l-Fudul" adı verilmektedir.

-- devam edecek inşallah --



1- Bu çalışma "Büyük İslam Tarihi, Asr-ı Saadet, Ömer Rıza Doğrul, Eser Neşriyat ve Dağıtım" kitabından bir özettir.